Giris – B Plani
Hollanda Hayvanları Koruma Partisi (PvdD) insan veya hayvan, her türün çıkarlarına değer veren tek partidir. Bizim vizyonumuz tüm gezegeni içermektedir. Bu yüzden türümüzün tek örneğiyiz.
Dünya herkesin ihtiyaçlarina çare bulmaktadır ancak açgözlülüğüne değil. Bugün karşılaştığımız en büyük sorun dünyayi gelecek nesillere yaşanacak bir şekilde bırakabilmektir. Temiz hava, temiz su, ırk çeşitliliği, verimli toprak ve bu gezegende yaşayan diğer tüm canlılarla uyum içerisinde sürdürülen bir yaşam. Birbirlerine ve ilişkilerine dikkat eden, korunmasız olanlara sahip çıkabilen bir toplum. İyi eğitimin herkes için anlam taşiyan bir iş olduğu, insanlarin kacınılmaz değişimin gereklerini gercekleştirecek kadar cesur olduğu bir toplum.
İdealistlik yeni gerçekçilik
Gezegen B olmadığı icin bir B planına itiyacımız var. Bu program işte o B Plani. Semptomlarla başa çıkmak değil sorunun kaynağını bulmak. Onlarca yıl sonra sonuçlarını görebileceğimiz çözümler de değil. Ödün verme de değil. Uygulanabilir ve uygun idealler. Biz bunun olabileceğine eminiz. Bunu hayata geçirmek için de elimizden gelenin en iyisini yapacağız.
Mecliste geleneksel politikacıların mümkünse görmezden geldigi soruları gündeme getiriyoruz. Batılı adam ve parasını koruyan, tek sorun hakında düşünmeyi tercih eden partilere karşı çok sağlam bir muhalefet politikası sürdürüyoruz. Geleneksel düşünnce halen, ilk olarak insan- hayvan hakları ve çevre gibi esas önemli olan konulara öncelik vermek yerine “önce para” prensibinden yola çıkıyor. Esas varoluş koşullarımız “lüks” olarak tanımlanıyor. Parayı hedef olarak görüyoruz. Sanki gücümüz yetebilirmiş gibi, dünyanın bize sunduklarını para ile ölçebilirmişiz gibi bunu nasıl paylaşabileceğimizi ve bu sırada hangi ahlaki seçimleri yaptığımızı sorguluyoruz. Günümüz ekonomi politikası dünyanın bize sunduklarını en çabuk şekilde nasıl paraya çevirebiliriz konusuna odaklanıyor. Biz yaşamaya değer her şeye gerektiği ilgiyi vermeye dayalı bir ekonomik politika istiyoruz. Fakirlikle savaş, dünyadaki eşitlik, güvenlik ve yaşanabilirlik konularına daha fazla dikkat çekmek gibi. Nesiller boyu çocuklar ebeveynlerinkinden daha iyi bir gelecek hayali kurdular. Bizim neslimize kadar. Maddi veya soyut, çocuklarımızın bizden daha iyi bir geleceğe sahip olup olamayacakları konusunda endişe duyan ilk nesil bizimkisi. Önlenemez değişimlerle karşı karşıyayız ve dünyayı yaşanabilir halde tutmak için, tüm marifetlerimizi ve yaratıcılığımızı kullanmamız gereken ilk nesiliz ayrıca.
Plan B. Bir çok çözüm var.
Ekomonik kriz ürün ve hizmetlerin azlığından değil ekonomik sistemin kusurlarından patlar. Çok daha az insan gücüyle çok daha fazla üretim yapabildiğimiz ve organize edebildiğimiz bir çağdayız artık. Bu da bize birbirimize ve doğaya daha çok vakit ayırmamızı sağlayabilir. Ayrıca da kişisel gelişim, spor, sanat gibi konulara da ayıracak vakit yaratıyor. Ekonomik modelin şu anda üzerinde kurulduğu düşünce ise buna tam olarak ters. Şimdiki sistemde tam aksine insanlar daha çok ve çok daha ileri yaşlara kadar çalışmak zorunda bırakılıyor. Bir şok insan bu “gemi”den düşüyor, gittikçe daha fazla genç geçici kontratla çalışmak zorunda bırakılıyor. İnsanlar istese de istemese de daha fazla üretmek ve tüketmek zorunda. İş gücü arzı çok olmasına karşın yüksek vergi oranları nedeniyle iş gücü halen çok pahalı. Öte taraftan hammaddeler kıt, doğada sınırlı ve çıkarılmaları doğayı zedeler halde olmalarına karşın çok ucuz. Şimdiki ekonomi büyüme ve borç bağımlılığına yol açtığı için tıkanıyor. İşte bu yüzden işleri farklı bir şekilde ele almamız gerekiyor. Bu da mümkün. İş gücünden alınan vergiyi kaldırılmalı ama hammaddeye, bilhassa sürdürülebilir olmayan hammadelere vergi getirilmeli. Böylelikle sürdürülebilir ürünler ucuzlayabilir. Doğayı kirleten ürünler için daha çok vergi ödenir. İş gücü ucuzlayacağı için ucuz iş gücü olan ülkelere kaymış olan tekstil ve üretim ve tamir gibi sektörlerde daha çok iş imkanı yaratılabilir, tüm alanlarda iş imkanı artar. Sağlık ve eğitim sektörleri bu durumdan kesinkilkle yararlanır. Zaman, enerji ve yaratıcılığımızı ürünleri daha “yeşil” hale getrimek için harcayabiliriz. Sürdürülebilir bir dünya için, birbirimiz için. Herkese asgari ücret uygulamasının ciddi olarak ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Böylelikle zamanımız olmadığı veya iş gücü çok pahalı olduğu için yapamadığımız işlere yönelebiliriz. Daha başka çözümler de var. Et endüstrisine hayvan yemi üretmek için ayrılan tarlalarda direkt olarak insanların tüketimi için 3 kat daha verimli tarım yapılabilir. Hatta böylelikle bazı alanları doğaya geri bile verebiliriz. Binalarımızı enerji tüketen değil enerji üreten binalar haline getirdiğimizde farkı düşünebiliyor musunuz? Hayvanları eğlence, yiyecek, kıyafet ve deney tahtası olarak kullanmayı azaltıp en sonunda vazgeçtiğimizde sadece insanların değil tüm canlıların çıkarlarının korunması esas olur. Hayat daha anlamlı hale gelir, daha huzurlu ve tek yürek oluruz, merhametli, güvence içerisinde ve sürdürülebilir bir dünyada. Dünya kendisini tamir edecek vakti bulur. Toplum sürdürülebilir olur.
Kendinizi evde ve rahat hissettiğiniz sürdürülebilir toplum ancak tek taraflı, ülkenin refahını sadece gayrı safi milli hasıylaya, üretim rakamlarıyla ölçmeyen bir zihniyetle mümkün. Toplumun güvenliği, dayanışma,insan, hayvan ve doğanın sağlık ve refahı ve ekolojik ayak izimiz gibi konulara önem veren yönetimler gerekli. Merkezi planlama enstitüsünün, bizim hareketlerimizin başka ülkeler üzerindeki etkilerini yok sayan tek taraflı, büyüme modellerini gözü kapalı takip etmekten vazgeçmeliyiz.
Dünyadaki anlaşmazlık ve çatışmalar konularında hepimiz endişeleniyoruz. Milyonlarca insan evlerinden kaçıyor. Bu anlaşmazlık ve çatışmalar yiyecek ve su kıtlığı ve iklim değişikliği ile daha da artıyor. Eğer bu anlaşmazlıktaki payımıza dürüst olarak dönüp bakabilirsek dünyamız çok daha barışçıl ve güvenli bir dünya için ilk adımı atmış oluruz. Kaynaklar, fosil yakıtlar, tatlı su veya fosfat gibi. Ama bunlara ek olarak küçük ülkelerin yerel ekonomilerini yok eden hırçın tarım ihracatı politikalarımızı ve bu çatışmaları körükleyen silah endüstrimizi de görmezden gelmemeliyiz. Dünyadaki açlık ve fakirlikle savaş, dünyanın bize sunduklarını tüm insanlarla eşit olarak paylaşmakla başlar.
İdeallerinize tutunun.
Anket sonuçlarına göre seçmenlerin %19’u Hollanda Hayvanları Koruma Partisi’ne (PvdD) oy vermeyi düşünüyor. Siz de bu %19’un içindesiniz, yoksa bu yazıyı okuyor olmazdınız. Bu program sizi PvdD’nin gezegeni ele alan vizyonuyla tanıştırma amacı taşıyor. Dört ilkemize dayanan vizyonumuzla: Merhamet, sürdürülebilirlik, kişisel özgürlik ve kişisel sorumluluk. B Planımız para birimi olarak pahalı değil ancak rotaı değiştirmek için yeterli sayıda cesur insanın cesaretine ihtiyacımız var. 15 Mart 2017’de de.
Şu alanlarda sesinizi duyuracağız:
1. Ekonomi ve iş
Ya paran ya da canın?
2. Hayvan hakları
Hayvanların kendi doğal yaşam alanlarında yaşama hakları vardır
3. Tarım ve gıda
Sadece sağlıklı tarım ile sağlıklı gıda üretilebilir
4. Doğa
Tabii ki: en değerli şeyi en ortaya koymalı
5. Çevre, iklim ve enerji
Değerli olan herşeyi korumalı. Sınırlı olanları eşit dağıtmalı
6. Konut, bakım hizmeti, eğitim, bilim ve kültür
Herkesin kendini rahat ve evinde hissttiği bir toplum
7. Güvenlik, gizlilik, vatandaş hakları ve dürüst yönetim
Vatandaşın konuşmalarını gizlice dinlemek yere vatandaşa kulak veren bir yönetim
8. Avrupa, geliştirme işbirliği, mülteciler ve savunma
Savunulabilir bir dünya görüşü, tüm gezegende!
Read the full version of the electoral programme for the national elections in 2017 here (in English).